25 Kasım 1960 tarihinde Dominik Cumhuriyeti’nde diktatörlüğe karşı mücadele veren Mirabel kardeşlerin tecavüz edilip öldürülmesiyle, 3 kız kardeşin öldürüldüğü gün olan 25 Kasım tarihi, Birleşmiş Milletler Genel Kurul tarafından 1999 yılından bu yana her yıl ’’KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI MÜCADELE VE ULUSLARARASI DAYANIŞMA GÜNÜ’’ olarak kabul edilip tarihe geçmiştir.
Mirabel kardeşlerin ölümünün üzerinden yarım yüzyıl geçmiş olmasına rağmen dünyanın her yerinde, kadınlar her alanda sömürülmekte, fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddete maruz kalmakta ve bunun sonucunda öldürülmektedirler. Kadınların rengi, dili, dini ülkeleri değişmekte ancak uğradıkları şiddetin kaynağı olan erkek egemen sistemin kendisi değişmemektedir.
Nüfusunun %49,8 ‘inin kadın olduğu Türkiye cinsiyet eşitliği sıralamasında, Dünya Ekonomik Forumu Küresel Toplumsal Cinsiyet Uçurumu Raporuna göre 145 ülke arasında 130 ‘ncu sırada yer almaktadır. Türkiye İstatistik Verilerine göre okuma yazma bilmeyen kadın oranı erkeklere göre 5 kat daha fazladır.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın Kadına yönelik aile içi şiddet araştırmasına göre her 10 kadından 4’ü eşi ya da birlikte olduğu kişi tarafından şiddet görmektedir. Şiddet gören kadının % 89’u hiçbir yere başvurmamaktadır.
2017 yılı için yapılan araştırmalara bakıldığında ilk on ayda 240 kadın ve kız çocuğunun öldürüldüğünü, 77 kadının tecavüze uğradığını, 286 kız çocuğuna cinsel istismarda bulunulduğunu, 338 kadına şiddet uygulandığı görülmektedir. Ayrıca son beş yıl değerlendirildiğinde 2012 yılında 141 kadın, 2013 yılında 287 kadın, 2014 yılında 292 kadın, 2016 yılında 278 kadın öldürülmüştür.
Yukarıda belirtilen veriler itibari ile kadına yönelik her türlü şiddeti önlemedeki kanuni ve uygulamadaki yetersizliğimiz açıkça ortadadır. Kadınların ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde kadınları koruyan ve şiddet uygulayanı caydırıcı ciddi hukuki düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Türkiyedeki yasal düzenlemelerin tarafı olduğumuz CEDAW ve İstanbul Sözleşmesi gibi Uluslararası Sözleşmelere uygun olması gerekmektedir. Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele her alanda uygulanmalı kadınlar politika ve kanun yapma süreçlerine dahil edilmelidir.
Kadın katliamlarının önlenmesi amacıyla anılması gereken 25 Kasım günü ilimizde bir kadın katledilmiştir. Şanlıurfa da 47 yaşındaki Hakkı V. 20 yaşındaki kızı Belkis V. yi evden sürekli kaçması bahanesiyle bıçakla yaralamış, yaralı halde çatıya kaçan Belkis V.i çatıda eşarpla boğarak öldürmüştür. Şanlıurfa barosu Kadın hakları komisyonu olarak olayın takipçisi olacağımızı ve tüm kadın katliamları, kadına yönelik her türlü şiddet sona erinceye kadar mücadelemize kararlılıkla devam edeceğimizi bildiririz.
Türkiye de her gün kadınlar öldürülmekte ve şiddet görmektedir. Uygulama da sorunlar devam ettiğinden yasal düzenlemelerin değiştirilmesi değil, sözleşme ve yasalardaki standartların uygulamaya yansıtılması gerekmektedir. Aksi halde baba, koca, erkek arkadaş, patron vs şiddetinden kaçan kadının tek sığınağı olan yargı işlevini tamamen yitirip, şiddettin hız kesmeden artmasının önüne geçilemeyecektir.
Günümüzde hayatımızın tümünde etkili olan medya kuruluşlarına bu konuyla ilgili fazlasıyla görev düşmektedir. Nitekim medya araçları popüler diziler, reklamlar, 3.sayfa gazete haberleri ve çizgi filmlerde cinsiyet ayrımcılığı fazlasıyla ön plana çıkartılmakta ve şiddeti olağanlaştırmaktır. Medya kuruluşları şiddeti olağanlaştırmadan ziyade şiddeti önlemeye yönelik etkili projeler geliştirmelidir.
Hayatta iken savunmasız bırakılan kadın, katledildikten sonrada savunmaz bırakılmaması için 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslar arası Mücadele ve Dayanışma Gününde kadına şiddet ve istismarlara karşı mücadelede toplumun her kesimini birlik olmaya davet ediyor, insan onuruna yakışır, şiddetten uzak ve adil bir hayat için bu konuda hukuksal mücadelemizi sürdüreceğimizi Basın ve kamuoyuna saygılarımızla duyururuz.
ŞANLIURFA BAROSU KADIN HAKLARI KOMİSYONU